Güneş, Ay ve Yıldızların Gizli Yolculuğu: Marifetnâme’de Kozmik Düzenin Sırları
- Fizyonomist

- 18 Ağu
- 3 dakikada okunur

Marifetnâme’nin bu bölümü, Dünya semâsına bitişik deryada Güneş, Ay ve yıldızların doğuşunu, batışını ve onların ilâhî düzenini anlatır.
Peki, Güneş’in doğup batışı sadece bir gökyüzü olayı mıdır, yoksa ilâhî bir işaret mi? Ay’ın hilâlden dolunaya dönüşmesinde hangi hikmet gizlidir? Yıldızların kayması gerçekten rastlantı mıdır, yoksa göklerden gelen bir uyarı mı? Marifetnâme, bu sorulara şaşırtıcı cevaplar verirken gökyüzünün ardındaki sırlı düzeni gözler önüne seriyor.
İKİNCİ NEVİ
Yedi kat göklerin altında Dünya semasına bitişik olan derya içinde Güneş, Ay ve yıldızların doğup batmasını ve bazı hallerini bildirir.
Ey aziz! Tefsir ve hadis âlimlerinin bir kısmı şöyle demişlerdir: Allahü Teâlâ, Dünya semasının altında ve ona bitişik bir su deryası yaratmıştır ki, Dünya semâsının içini her taraftan çevrelemiştir. Dalgaları hava üzerinde Hakk Teâlâ’nın emri ile sakin olup bir damlası havaya düşmez. Güneş, Ay ve yıldızları kendi Arşının nûrundan yaratıp bu derya içinde balıklar gibi yüzdürmüştür. Güneş’i bütün yıldızlardan daha büyük ve daha parlak, Ay’ı da büyük ve nurlu yaratmıştır. Sonra Hakk Teâlâ’nın emri üzere Cibrîl-i Emîn aleyhisselâm, kanadı ile Ay’ın yüzünü mesh edip ziyasını mahv etmiştir. Böylece Ay’ın nûru gidince gece gündüzden ayrılmış, senelerin ve ayların hesabı bilinmiştir. Nitekim Hakk Teâlâ Kur’ân-ı Kerîm’de İsrâ sûresi, onikinci âyet-i kerîmesinde buna işaret etmektedir: «Bir delil olan geceyi kaldırıp, yine bir delil olan gündüzü aydınlık kıldık.» Ay’ın yüzünde benek benek görünen siyahlıklar ve lekeler, onun nûrunun mahv olması eserleridir.
Allahü Teâlâ, sözü edilen derya içinde Güneş için üçyüz altmış kulplu elmastan bir araba yaratıp üzerine Güneş’i koymuştur. Güneş’i arabası ile doğudan batıya çekip götürmeleri için her kulpundan tutacak bir melek tayin etmiştir. Ay için de Hakk Teâlâ üçyüz kulplu sarı yakuttan bir araba yaratarak üzerine Ay’ı yerleştirmiştir. Ay’ı arabası ile derya içinde doğudan batıya çekip götürmeleri için her kulpundan tutacak bir melek tayin etmiştir. Ayrıca Ay için lâciverdi cevherden altmış kulplu bir kılıf yaratmış, her kulptan tutacak altmış melek tayin etmiştir. Ay’ın arabasını götüren melekler onu her geçen gün Güneş’ten biraz daha uzaklaştırdıkça, kılıfını tutan melekler de kılıfı Ay’dan her gün biraz daha sıyırırlar. Böylece Güneş ile Ay karşı karşıya geldiğinde Ay kılıfından tamamen çıkıp dolunay halinde görünür. Sonra Ay’ı Güneş’e melekler yavaş yavaş yaklaştırdıkça, kılıfını da diğer taraftan her gün biraz daha kuşatıp Ay, Güneş’e iyice yaklaştığında da kılıfını Ay’a tamamen giydirirler. Kıyamete kadar bu şekilde devam eder. Bu sebepten Ay, bazen hilâl, bazen yarım ay, bazen bedir ve bazen de muhâk şeklinde görünür. Her ayın son üç gününde görünen Ay’a muhâk denir. İlk üç günde görünen Ay’a da hilâl denir.
Diğer yıldızların da Hakk Teâlâ’nın takdiri ile hareket ettirilerek belli vakitlerde doğup batmalarını sağlamak için büyüklerine onar, küçüklerine birer melek tayin olunmuştur. Batan gezegen ve yıldızları, Kaf dağının arkasında yukarıda sözü edilen derya içinde kendi doğuş yerlerine getirirler. Ayrıca yıldızlardan kopan ateş parçaları ile de haber çalmak için semâya çıkan şeytanları taşlarlar ve yakarlar. [Halk arasında buna yıldız kayması denir.]
Allahü Teâlâ, Güneş, Ay ve beş büyük yıldız için Arz’ın iki tarafında çok sayıda doğma ve batma yerleri yaratmıştır. Her gün doğuda başka bir yerden doğup, batıda başka bir yerden battıkları için bunlara yedi gezegen denilmiştir. Hakk Teâlâ Güneş için husûsî olarak doğuda siyah balçıktan çıkan yüzseksen kaynağı doğma yeri, batıda da yine siyah balçıktan çıkan yüzseksen kaynağı batma yeri yapmıştır. Bu kaynaklar şiddetli ateş üzerinde hareketle kaynayan kazan gibidir.
Güneş, Allahü Teâlâ’nın yüce takdiri ile altı ay her gün yeni bir doğma yerinden doğup bir batma yerinden batar. Altı aydan sonra tekrar eski doğma ve batma noktalarından doğup batarak seneyi tamamlar. Bu doğma ve batma noktaları altı ay kuzeye, altı ay da güneye doğru kayar. Bu nedenledir ki kış mevsiminde Güneş’in doğma ve batma noktaları güneyde; yaz günlerinde ise kuzeyde olur. Bu hâl kıyamete kadar bu şekilde devam eder. Eğer ışık saçan Güneş o derya içinde kalıp ışınları süzülmeseydi ve Güneş havada olsa idi, bize yakın olacak ve yeryüzündeki bütün mahlûkları yakacaktı. Eğer Ay’ın güzelliği de nurlu yüzü ile o deryada saklanmayıp, açık olarak görülseydi, cihandaki mahlûklar parlak Ay’ın cemaline meftûn ve hayran olup, onu ma’bûd yaparlardı diye kaynaklarda zikredilmiştir.













Yorumlar