top of page

Dört Unsurdan İnsana: Dönüşümün Zirvesi

Ateş, Hava, Su ve Toprağın Dönüşümü ile Maden, Bitki, Hayvan ve İnsan
Ateş, Hava, Su ve Toprağın Dönüşümü ile Maden, Bitki, Hayvan ve İnsan

Ateş, hava, su ve toprağın birbirine dönüşümü yalnızca tabiatın döngüsünü değil, aynı zamanda varlıkların yükselişini de açıklar. Madenlerden mercana, bitkilerden hurma ağacına, hayvanlardan maymuna uzanan geçiş halkaları, en sonunda insanın yaratılışında tamamlanır.



ÜÇÜNCÜ NEVİ

Ateş, Hava, Su ve Toprağın Dönüşümü ile Maden, Bitki, Hayvan ve İnsan


Ey aziz! Malûm olsun, hikmet sahipleri demişlerdir ki: Anâsır-ı erba’a’nın istihalesinin delilleri açıktır. Ateşin havaya çevrilmesinin delili, yanan mumun alevinin yukarı çıkarak havaya karışmasıdır. Eğer ateş havaya çevrilmeseydi her mumun alevi bir şerit gibi parlak olarak havada yükselir ve böylece yukarı çıkarak ateş tabakasına varırdı. Alevin kuruluğu, havanın rutubetine göre azdır. Onun için alevin kuruluğu havanın rutubetine çevrilip o alevler hava olurlar.


Havanın suya çevrilmesine delil, bahar ve güz mevsimlerinde bitkiler üzerinde görülen yaşlıktır ki, ona şebnem ve çiğ derler. O rutubet seher vakti soğuyarak su olan havadır. Çünkü havanın sıcaklığı, suyun soğukluğuna çevrilse hava su olur.

Suyun toprağa çevrilmesinin delili, ilk yağmur damlalarının toprağa düştüklerinde toprakla karışıp görünmez olmalarıdır. Nitekim bu hâl her zaman müşahede olunmaktadır. Çünkü yağmur damlalarının rutubeti, toprağın kuruluğuna nazaran az ve etkisiz olduğundan hemen yağmur damlalarının rutubeti toprağın kuruluğuna tebeddül edip su toprak olur. Daha sonra damlalar çoğalıp ıslaklık ve rutubet galip olduğunda artık toprak olmayıp çamur olur.


Toprağın ateş olmasına delil şudur: Bitki ve ağaçlar anâsırın kısımlarından mürekkep olup, toprak unsuru bunlarda daha fazladır. Böyle olunca odun ateş ile yandığında eczası ateşe dönüşmüş olur. Toprağın hissesinden az bir kül kalır. Bazı yerlerde odun yerine taş (kömür) yakarlar. Onun külü çok az kalır.


Hakk Teâlâ'nın emir ve tesiri ile gökler ve yıldızlar dönüp hareket ederek anâsır-ı erba’a’yı yukarıda anlatılan istihale ile birbirine karıştırıp yoğurmuşlardır. Böylece, önce madenler, sonra bitkiler, daha sonra hayvanlar meydana gelmiştir. Hayvan kemâlini bulduğunda insan zahir olmuştur.


Bu bileşik cisimlerin dört mertebesi arasında, yani maden, bitki, hayvan ve insan arasında aracı bileşik cisimler de vardır. Madenler ile bitkiler arasında geçit mercandır. Çünkü mercan katılıkta taş gibidir, bitki gibi zerre zerre denizin dibinden bitip suyun yüzünden yukarı çıkıp kuruduğunda sert olur.


Bitkiler ile hayvanlar arasında geçit hurma ağacıdır. Çünkü o bitki olmasına rağmen hayvan gibi erkeğine yakın olmadıkça (döllenme olmayıp) neticesi hurma olmaz. Başını kestiklerinde helak olup, kuruyup, yaprak ve meyvesi kalmaz.


Hayvanlar ile insanlar arasında geçit olanların en açığı maymundur. Çünkü bütün organları, kıl ve kuyruğundan başka, dışı ve içi insana benzer.



Mercan, hurma ağacı ve maymun gibi maden, bitki, hayvan ve insan arasında geçit olanların varlıklarındaki hikmet, her birinin kendi mertebesi aşağısından son yükseklik derecesine ulaşması, varlıklardaki mertebelerin o silsile yoluyla tertip edilmesi ve insanlık mertebesinde nihayet bulmasıdır.


Zamanın devretmesinin tamamlayıcısı ve cihan varlıklarının özü insandır. Yedi yüksek babanın (eflâk) ve dört aşağı ananın (anâsır-ı erba’a) ve üç bileşik cisimlerin (mevalid-i selâse) neticesinin özü insan bedenidir. Belki iki cihandan sebep ve gaye, ancak Hazret-i İnsandır. Gökler, basit ve bileşik cisimler, hepsi insanın kabuğu, zarfı ve kabıdır. İnsan hepsinin iliği ve özünün özüdür. Bütün eşya insana hizmet etmektedir. İnsan hizmet ve ikram edilendir. Aziz, şerif ve muhteremdir. Çünkü o hepsinden güzel ve bilgilidir.

Yorumlar

5 üzerinden 0 yıldız
Henüz hiç puanlama yok

Puanlama ekleyin
bottom of page