top of page

Eleştiri İyi Bir Şey Midir?: Yapıcı ve Yıkıcı Eleştiri

Güncelleme tarihi: 15 Eyl


Eleştiri İyi Bir Şey Midir?: Yapıcı ve Yıkıcı Eleştiri
Eleştiri İyi Bir Şey Midir?: Yapıcı ve Yıkıcı Eleştiri

Eleştirinin hem kendimizi hem de başkalarını geliştirmedeki rolü açıktır; ancak bu eleştiri “nasıl” yapıldığında veya “nasıl” algılandığında ortaya çıkan fark, hem eleştiriyi veren kişi hem de eleştiriyi alan kişi için büyük önem taşır. “Eleştiri iyidir” diyoruz ama aynı zamanda kendimize karşı veya başkalarına karşı kullandığımız eleştirel dil, özgüven kırıcı ya da yapıcı olmayan bir hal alabildiğinde yıkıcı sonuçlar doğurabilir. Bu çelişkiden çıkabilmek için eleştiriyi ‘yapıcı’ bir sürece dönüştürmek ve aynı zamanda kendimize karşı daha şefkatli bir tutum benimsemek gerekir.

Eleştiriyi bir ilaç gibi kullanmak bu metafor ile hareket etmek en doğrusudur. Nasıl ki ilacın bir dozu, açlık ve tokluğa göre durumu, hastalığa göre çeşitleri varsa eleştiriyide hem kendimize hem de diğerlerine karşı ilaç gibi dikkatli şekilde kullanmak gerekir.


1. Yapıcı ve Yıkıcı Eleştiri Arasındaki Farkı Anlamak

Yıkıcı Eleştiri

  • Kişinin öz benliğini hedef alır (“Sen zaten yetersizsin”, “Hiçbir şeyi doğru yapamıyorsun” vb.).

  • Çözüm veya alternatif sunmaz, yetersizlik hissi yaratır.

  • Küskünlük, kızgınlık ve motivasyon kaybına sebep olur.

Yapıcı Eleştiri

  • Hatanın veya geliştirilebilecek alanın altını çizer; kişiliği değil davranışı odak alır (“Şu kısım biraz eksik kalmış, nasıl tamamlayabiliriz?”).

  • Gelişim için somut öneriler sunar ve cesaret verir.

  • Sorunu bir öğrenme fırsatına çevirir, özgüven kırmak yerine hatalardan ders çıkarmayı sağlar.

Özetle: Yıkıcı eleştiri kişinin benliğine saldırırken, yapıcı eleştiri gelişme odaklıdır. Kendimize ve başkalarına olan eleştirilerde bu ayrımı netleştirmek, özgüven üzerinde doğrudan etkilidir.


2. Kişiyi Değil Davranışı Eleştirmek

Hem içsel (kendimize dönük) hem de dışsal (başkalarına dönük) eleştirilerimizde en kritik nokta, kişi ile davranışın ayrı tutulmasıdır.

  • Benlik yerine davranış: “Ben yetersizim” yerine “Bu defa istediğim sonucu alamadım, neyi farklı yapabilirim?” demek, sağlıklı bir iç konuşmadır.

  • Suçlama yerine çözüm: Karşımızdakine “Sen çok başarısızsın” yerine, “Bu görevde zorlanmışsın, gel birlikte tekrar deneyelim ya da bir strateji belirleyelim” diyerek yapıcı bir ton yakalamak mümkündür.

Böylece eleştiri, kişinin değerini yargılamak yerine davranışı geliştirmeye dönük olduğu için özgüveni kırmak yerine destekleyici bir etki yaratır.


3. İç Ses ve Özeleştiri: Öz Şefkat Geliştirmek

Kendimize yönelttiğimiz eleştirilerde en temel tuzak, kendimizi acımasızca suçlamaktır. Özeleştiriyi “kendi hatalarıma kör olmamak, hatayı fark edip ders çıkarmak” şeklinde tanımlarsak sorun yoktur. Ancak özeleştiri, “Ben hiçbir işe yaramıyorum” gibi öz değeri zedeleyen yargılara dönüştüğünde özgüveni kırar.

  • Öz şefkat: Hata yaptığımızda kendimize sert davranmak yerine, hatanın nedenlerini araştırıp kendimizle şefkatle konuşmak (“Bu sefer olmadı, bir dahakine daha iyisini yapabilirim.”).

  • Olumlu iç diyalog geliştirmek: Hata ve eksiklikleri görmezden gelmeden ama aynı zamanda başarılarımızın ve güçlü yönlerimizin de farkında olarak denge kurmak önemli.

Bu şekilde, özeleştiri bizi geliştirici bir araç haline gelir; yıkıcı bir iç sese dönüşmekten çıkar.


4. Eleştiri Verme Tarzını Geliştirmek

Başkalarını eleştirirken kullanılan yöntem, özgüven üzerinde doğrudan etkiye sahiptir. Yapıcı geri bildirim verebilmek için:

  • Somut örnekler kullanın: Belirsiz ifadeler (“Bana göre yanlış yapıyorsun.”) yerine somut veriler, gözlemler ve örnekler sunmak (“Şu projede şu kısım eksik kalmış, belki şöyle tamamlayabiliriz.”) eleştirinin kabulünü kolaylaştırır.

  • Zamanlama ve uygun ortam: Eleştiriyi yüz yüze ve sakin bir ortamda yapmak, karşınızdakinin savunmaya geçme ihtimalini azaltır.

  • ‘Ben Dili’ kullanmak: Kişiyi direkt suçlamak yerine (“Sen hep böylesin, yanlış yapıyorsun”) kendi gözlemlerinizi ve hislerinizi aktarın (“Bu konuda daha iyi bir yöntem kullanabileceğimizi düşünüyorum çünkü şu anki yöntem zaman kaybettiriyor”).

Böylece eleştiri, suçlama ya da küçük düşürme yerine “birlikte çözüme odaklanma” yaklaşımına dönüşür ve yıkıcılığı azalır.


5. Eleştiri ve Gelişim Arasındaki Denge

  • Gelişim Odağı: Eleştiri, asıl amacını (gelişim ve iyileştirme) unuttuğunda, sadece yıkıma sebep olur. Hem kendimize hem de başkalarına yönelik eleştirilerde gelişim odaklı yaklaşırsak, eleştiri süreci daha kabul edilebilir hale gelir.

  • Başarı ve Güçlü Yönleri Unutmamak: Sadece hatalara odaklanıp olumlu yönleri görmezden gelmek, özgüveni zedeler. Daha kapsamlı bir bakış açısı, güçlü yönleri de vurgulayarak eksikleri düzeltmeye odaklanır.


6. Geri Bildirim Kültürü Oluşturmak

Özellikle iş, okul ve aile ortamlarında pozitif ve yapıcı bir geri bildirim kültürü oluştuğunda, eleştirinin “yıkıcı” algısı azalır. Bunun için:

  • Karşılıklı öğrenme yaklaşımı: Her eleştiride “bunu birlikte nasıl daha iyi hale getirebiliriz?” sorusunu sormak, çözüm sürecini ortaklaştırır.

  • Düzenli değerlendirme: Gelişim hedeflerini belirlemek, bunları belirli aralıklarla gözden geçirmek, herkesin neyi nasıl geliştirebileceği üzerine odaklanmayı sağlar.

Bu tür bir ortamda eleştiri, güven ve işbirliği temelinde ilerlediği için özgüveni korur ve yükseltir.


7. Sonuç: Eleştiriyi Gelişim Aracına Dönüştürmek

Eleştiri çelişkisi, büyük ölçüde “doğru yöntem” ve “doğru tutum” kullanıldığında aşılır. Yani eleştiri, ne kişinin öz benliğine saldırı olmalı ne de hataları göz ardı etmelidir. Yapıcı, çözüm odaklı, davranışa yönelik ve somut öneriler içeren bir eleştiri kültürü oluşturduğumuzda hem kendimizi hem de çevremizdekileri geliştirir, özgüvenimizi desteklemiş oluruz.

  • Niyet ve dil: Eleştiride niyetimiz yardım etmek ve geliştirmek olduğunda, dilimiz de yapıcı bir şekil alır.

  • Öz şefkat ve farkındalık: Kendimize karşı eleştirel olurken, hatalarımızı gelişim fırsatı olarak görüp kendi değerimizi korumayı öğrenmeliyiz.

Kısacası, yıkıcı eleştiriler, gerek kendimize gerek başkalarına yönelttiğimizde özgüveni kırar ve motivasyonu düşürür. Bu nedenle kritik nokta, eleştiriyi doğru yöntemle yapıcı, çözüm odaklı ve insani yaklaşımla sunmak; kendimize karşı da daha şefkatli ve öğrenme odaklı bir bakış açısı kazanmaktır.

Yorumlar

5 üzerinden 0 yıldız
Henüz hiç puanlama yok

Puanlama ekleyin
bottom of page